AĞAÇ YAŞ İKEN EĞİLİR Ödevi
İnsanoğlunun doğumla başlayan hayatı çocukluk, yetişkinlik, ihtiyarlık dönemlerinden sonra ölümle son bulur. Tabi ki bu dönemler arasında insanoğlunun yaşamını sürdürebilmesi için birtakım etkenler gerekmektedir. Her insan doğarak hayata gözlerini açar. Hiçbir zaman bilmezler hayatın nasıl olduğunu, onları neler beklediğini, nelerle karşılaşacaklarını. Kimisi çok şanslı doğar. Hayata gözlerini anne, babası ve onu heyecanla bekleyenlerin bakışları altında açar. Kimisi ise hayata acı çığlıklarla merhaba demiştir. Sadece acı çığlıklarla. Belki de aralarında pek yaş farkı olmayan birkaç kardeşten bir tanesidir.
Eğitim düzeyi düşük ya da hiç olmayan, bir ekmeği büyük zorluklarla bulan, kimi zaman aç kalarak, kimi zaman komşusunun getirdiği bir tas çorbayı paylaşarak yarına uyananlar arasında olması, geleceğini, doğarken belli etmiştir. O çalışacaktır. 5-6 yaşına geldiğinde artık onu ya elinde boya sandığı ya otobüs duraklarında ya da bir arabanın camını silerken görebilirsiniz. O ufak elleriyle daha paranın anlamını bilmeden parayı elinde sımsıkı tutması... O belki daha ne yaptığını bile bilmemektedir. Ailede geçim sıkıntıları sebebi ile, baskıya belki de anne-baba ayrılıklarından meydana gelen kötü bir aile yapısına sahip olması sebebiyle o küçük omuzlarında aileyi geçindirmek gibi ağır bir yük yüklenmiştir. Birkaç yaş büyüyüp hayatı anlamaya başladıktan sonra o çocuğun içinde fırtınalar kopmaya başlar. Farklı yaşam şartlarını süren yaşıtlarını görür, imrenir, hatta kıskanır. Onun, neden kaldırımda amcanın ayakkabısını boyarken, parktaki çocuğun kullandığı bisikleti kullanmadığını düşünür. Ama mecburdur. Ya eve para götürmezse dayak yiyecektir ya da kardeşleri, kendisi, bugün aç kalarak yatacaktır. Kimileri okul çağında olması gerekirken okulun kapısından geçmemiş hatta kalem bile tutmayı bilmemektedir. Kimileri okula gider ama okul haricinde de çalışır.
Çalışan çocukların birtakım kuruluşlar, kişiler ve devlet tarafından himaye altına alınması gerekir. Kim bilir içlerinde hangi yetenekleri barındırıyorlardır. Kimisi belki bir bilim adamı, kimisi bir cumhurbaşkanı. Gülen gözlerindeki pırıltıyı daha çocukken yitirmemeleri için herkes elinden geldiğince, imkanlar elverdikçe yardım eli uzatmalıdır. Unutmayalım, bir söz vardır: ''ağaç yaş iken eğilir''
Eğitim düzeyi düşük ya da hiç olmayan, bir ekmeği büyük zorluklarla bulan, kimi zaman aç kalarak, kimi zaman komşusunun getirdiği bir tas çorbayı paylaşarak yarına uyananlar arasında olması, geleceğini, doğarken belli etmiştir. O çalışacaktır. 5-6 yaşına geldiğinde artık onu ya elinde boya sandığı ya otobüs duraklarında ya da bir arabanın camını silerken görebilirsiniz. O ufak elleriyle daha paranın anlamını bilmeden parayı elinde sımsıkı tutması... O belki daha ne yaptığını bile bilmemektedir. Ailede geçim sıkıntıları sebebi ile, baskıya belki de anne-baba ayrılıklarından meydana gelen kötü bir aile yapısına sahip olması sebebiyle o küçük omuzlarında aileyi geçindirmek gibi ağır bir yük yüklenmiştir. Birkaç yaş büyüyüp hayatı anlamaya başladıktan sonra o çocuğun içinde fırtınalar kopmaya başlar. Farklı yaşam şartlarını süren yaşıtlarını görür, imrenir, hatta kıskanır. Onun, neden kaldırımda amcanın ayakkabısını boyarken, parktaki çocuğun kullandığı bisikleti kullanmadığını düşünür. Ama mecburdur. Ya eve para götürmezse dayak yiyecektir ya da kardeşleri, kendisi, bugün aç kalarak yatacaktır. Kimileri okul çağında olması gerekirken okulun kapısından geçmemiş hatta kalem bile tutmayı bilmemektedir. Kimileri okula gider ama okul haricinde de çalışır.
Çalışan çocukların birtakım kuruluşlar, kişiler ve devlet tarafından himaye altına alınması gerekir. Kim bilir içlerinde hangi yetenekleri barındırıyorlardır. Kimisi belki bir bilim adamı, kimisi bir cumhurbaşkanı. Gülen gözlerindeki pırıltıyı daha çocukken yitirmemeleri için herkes elinden geldiğince, imkanlar elverdikçe yardım eli uzatmalıdır. Unutmayalım, bir söz vardır: ''ağaç yaş iken eğilir''
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder