4 Eylül 2012 Salı

Ana Baba Hakkı


Ana Baba Hakkı
Allah-u Zülcelal ayet-i kerimede şöyle buyurmuştur:                    "Biz insana, ana ve babasına iyilikte bulunmayı tavsiye ettik. Özellikle anasına tavsiye ederiz ki, o kat kat eziyete katlanarak ona hamile kalmış, emzirmesi de iki sene sürmüştür. Bunun üzerine, Bana, ana-babana şükret."  (Lokman; 14)
Bu ayet-i kerimeye göre, kim Allah-u Zülcelal'e şükreder de, anne ve babasına karşı gelirse, o kimsenin Allah-u Zülcelal'e karşı yapmış olduğu şükür geçerli değildir.
Bunun delili olarak, Enes bin Malik radıyallahu anh şöyle demiştir:
"Hz. Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem'in yanında büyük günahlardan söz edilince, Hz. Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurdu:
"Allah'a şirk koşmak, anaya ve babaya karşı gelmektir." (Buhari, Müslim, Tirmizi)
Anne hakkı baba hakkından daha önemlidir. Anneye hürmet ve hizmet, babadan önce gelir. Nitekim Muaviye İbn-i Hayde el-Kuşeyrî radıyallahu anh şöyle nakletmiştir:



"Hz. Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem'e: "Ey Allah'ın Resulü, kime iyilik yapayım?" diye sordum. Bana: "Annene!" diye cevap verdi. "Sonra kime?" diye tekrar ettim. "Annene!" dedi. "Sonra kime?" dedim. "Annene!" dedi. "Sonra kime?" dedim, bu dördüncüde: "Babana, sonra da tedrici yakınlarına!" diye cevap verdi." (Ebu Davud, Tirmizi)
Anlatıldığına göre, Bayezid-i Bestami küçükken soğuk bir kış gecesinde, annesi ile yatsı namazını kılıp yatmıştı. Gece yarısına doğru annesi uyandı. Çok susamıştı. Oğluna seslendi:
 "Oğlum, bir bardak su verir misin?"
 Hemen yatağından fırlayan, küçük Bayezid, su testisine baktı. Fakat içinde su yoktu. Annesine: 
"Anneciğim, testide su yok ben hemen doldurup geleyim." dedi. 
Koşarak dışarı çıktı. Her yer buz ile kaplıydı. Zorlukla testiyi doldurup geri döndü. Fakat, geri dönene kadar annesi tekrar uyumuştu. Annesini uyandırmaya kıyamadı. Elinde su dolu bardak ile, annesinin baş ucunda beklemeye başladı.
Hava çok soğuk olduğu için, bir müddet sonra soğuktan titremeye başladı. Elleri de buzdan testiye yapışmıştı. Buna rağmen, bardağı bırakıp yatmadı. Annesinin uyandığında: "Hani su!" diyerek üzüleceğinden korkuyordu. Annesini üzmemek için, her türlü sıkıntıya katlanmaya razı idi.
Elinde su bardağı saatlerce ayakta annesinin uyanmasını bekledi. Nihayet, annesi: "Su! Su!" diye mırıldanmaya başladı. Hemen: "Buyur anneciğim, suyun hazır!" dedi. Annesi daha ilk sözünde suyun hazır olmasını anlayamadı. Oğluna sordu: 
"Oğlum ne çabuk getirdin?" Bayezid şöyle dedi:
 "Anneciğim, daha önce uyandığında, su istemiştin. O zaman su olmadığı için, testiyi doldurmaya gittim. Geldiğimde senin daldığını gördüm. Uyanmanı bekledim." Oğlunun bu kadar, sadakatli olduğuna çok sevinen annesi sevinçten ağladı. Allah-u Zülcelal kendisine böyle bir oğul ihsan ettiği için şükretti:
 "Ya Rabbi! Ben oğlumdan razıyım, sen de razı ol." dedi. 
Annesinin duası sebebiyle, Bayezid-i Bestami, Evliyalıkta                yüksek derecelere kavuştu. Allahu Zülcelal'in dostlarından oldu.  Hatta kendisine: "Bu derecelere nasıl kavuştunuz?" diye                 sorduklarında, Bayezid-i Bestami: "Annemin rızasını almakla!" demiştir. 
Bir kimse, ana-babasının sağlığına ve ihtiyarlık zamanlarına yetişipte onlara iyilikte bulunmazsa, kendisini cehenneme müstahak etmiş olur. Nitekim, Enes bin Malik radıyallahu anh'dan şöyle rivayet edilmiştir:
"Alkame adında bir genç vardı. Şiddetli bir hastalığa tutuldu ve yatağa düştü. Onun hanımı Hz. Peygamber sallallahu aleyhi ve              sellem'e gelerek:
"Ya Resulallah! Kocam son nefesini vermek üzeredir."  dedi. Hz. Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem, Hz. Bilal, Hz. Ali,             Selman-ı Farisi ve Ammar'a:
"Gidin, Alkame'nin durumunun nasıl olduğuna bakın!"  buyurdu. Bu sahabeler gelip, Alkame'ye:
"Ya Alkame! Şehadet getir."  dediler. Alkame, bir türlü şehadet getiremeyince, Hz. Bilal radıyallahu anh gelip durumu, Hz. Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem'e haber verdi. Bunun üzerine Hz. Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem:
"Ana-babası hayatta  mı?"  diye sordu. Hz. Bilal radıyallahu anh:
"Babası öldü yaşlı bir annesi var."  dedi. Hz. Peygamber                     sallallahu aleyhi ve sellem:
"Ya Bilal! Alkame'nin annesine git, benim selamımı söyle. Gelebilirse yanıma gelsin. Gelemezse ben onun yanına geleyim."  buyurdu. Hz. Bilal, kadının yanına gelip, durumu anlatınca; kadın:
"Onun huzuruna gitmek bana düşer."  diyerek, bastonunu aldı ve Hz. Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem'in huzuruna geldi. Hz. Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem:
"Alkame'nin durumu nedir."  diye sordu. Kadın dedi ki:
"Ya Resulallah! Alkame, çok namaz kılan, sadaka veren biridir. Ama ben ona dargınım. Çünkü hanımını bana tercih ediyor."  O zaman Hz. Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem buyurdu ki:
"Annesi Alkame'ye darıldığı için şehadet getiremiyor. Ya Bilal! Git biraz odun hazırla. Gelip onu yakacağım."  Bunu duyan kadın dedi ki:
"Ya Resullulah! Oğlumu mu yakacaksın? Hem de benim gözümün önünde. Ben buna dayanamam."
Hz. Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem buyurdu ki:
"Allah'ın azabı çok şiddetli ve süreklidir. Eğer Allah'ın onu bağışlamasını istiyorsan, ona hakkını helal et. Nefsimi kudret elinde tutan Allah'a yemin ederim ki, ona dargın durduğun sürece, namazının ve sadakasının ona bir faydası olmaz."  Bunun üzerine kadın dedi ki:
"Ya Resulallah! Allah-u Zülcelal'i, seni ve beni buraya getireni şahit tutuyorum ki, ben Alkame'den razı oldum."  Hz. Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem, Hz. Bilal'e:
"Ya Bilal! Git, Alkame'nin durumuna bak!"  buyurdu. Hz. Bilal radıyallahu anh, Alkame'nin evine gelince, şehadet getirdiğini ve vefat ettiğini gördü. Durumu Hz. Peygamber sallallahu aleyhi ve  sellem'e bildirdiler. Yıkanıp kefenlenmesini emretti ve bizzat kendisi namazını kıldı ve kabrin başına gelip şöyle buyurdu:


Hiç yorum yok:

Yorum Gönder