24 Aralık 2010 Cuma

Alexander Graham Bell

Alexander Graham Bell
(3 Mart 1847, Edinburgh – 2 Ağustos 1922, Baddeck), İskoçya asıllı Kanada'lı bilimadamı, mucit ve sanayici. Telefonu icat eden kişi olarak tanınır.

Telefonun patentini 7 Mart 1876'da aldı. İlk telefon şirketi olan Bell Telefon Şirketi'ni 1877'de kurdu. Bell Telefon Şirketi bugün ABD'nin en büyük şirketlerinden biridir. Ayrıca kendi geliştirdiği fonograf için bir, hava araçları için beş, hidrouçaklar için dört ve selenyum piller için de iki patenti vardır.

Babası kendini sağır ve dilsiz insanların sorunlarıyla uğraşmaya adamıştı. Bu nedenle Bell, küçük yaştan itibaren, daha sonradan çok işine yarayacak olan ses bilgisi konusunda epey bilgiye sahip oldu. Bell de kendini, sağır öğrencilerin, dolaylı olarak da olsa, seslerin dünyasını kavramaları ve yaşamalarına adadı ve ilk olarak Boston'daki Sağır ve Dilsizler Okulunda çalışmaya başladı.

Albert Einstein


Albert Einstein

Albert Einstein (14 Mart 1879 - 18 Nisan 1955) , Yahudi asıllı Almanyalı fizikçi
20. yüzyılın en önemli kuramsal fizikçisi olarak nitelenen Albert Einstein, Görecelik kuramını geliştirmiş, kuantum mekaniği, istatistiksel mekanik ve kozmoloji dallarına önemli katkılar sağlamıştır. Kuramsal fiziğine katkılarından ve fotoelektrik etki olayına getirdiği açıklamadan dolayı 1921 Nobel Fizik Ödülü'ne layık görülmüştür. (Nobel Ödülü'nün ve Nobel Komitesi'nin o zamanki ilkeleri doğrultusunda, bugün en önemli katkısı olarak nitelendirilen Görecelik kuramı fazla kuramsal bulunmuş ve ödülde açıkça söz konusu edilmemiştir.)
Yaşamı [değiştir]
Albert Einstein, 1879 yılında Güney Almanya'nın Ulm kentinde dünyaya geldi. Babası Einstein & Cie adında bir elektrik fabrikası sahibi; annesi ise, klasik müziğe meraklı, eğitimli bir ev hanımıydı. Konuşmaya geç başlaması ve içine kapanık bir çocuk olması, ailesini tedirginliğe düşürmüşse de, sonraki yıllarda sağlıklı bir çocuk olduğu anlaşıldı.1880 de ailesiyle Münih'e taşındı. Babası Hermann ve abisi Yakob burada Einstein&cie adında elektrik mühendisliği ile bir şirket kurdular. 1894 yılında ailesin iflası nedeni ile İtalya'ya taşındılar.

23 Aralık 2010 Perşembe

ALACAHÖYÜK

ALACAHÖYÜK
Çorum iline bağlı Alaca ilçesinin 15 km kuzeybatısındaki Hüyük köyündeki bir höyüktür. Bu höyükte dört ayrı kültür evresinden kalma 14 yerleşim ya da yapı katı saptanmıştır. Alacahöyük’teki ilk kazılar, Osmanlı arkeolog Theodor Makridi tarafından 1907'de yapıldı. Buradaki kazılar 1935'ten sonra Hamit Zübeyr Koşay ve Remzi Oğuz Arık'ın başkanlığında yürütüldü. Bu kazılarda Bakır-Taş Çağından Osmanlı dönemine kadar gelen uzanan dönemlere ait buluntular ele geçti.

AKUT

AKUT

AKUT-Arama Kurtarma derneği, dağ veya diğer doğa koşullarında, doğal afetlerde kaybolanların aranması ve bu koşullarda kaza geçirenlerin kurtarılması için etkinlik gösteren dernek.
1996 yılında kurulmuş olan dernek, kamu yararına çalışan bir dernek olup, gönüllülük ilkesi ile çalışmaktadır.
Yurdumuzda, özellikle dağcılık sporunda kaza geçiren veya kaybolanların arama ve kurtarılmaları konusunda uzmanlaşmış bir kurumun bulunmamasından kaynaklanan boşluğun doldurulması derneğin ana kuruluş amacıdır.

Akropolis

Akropolis

Atina'da Eskiçağ dünyasının en ünlü mimarlık yapıtlarından birinin yükseldiği tepe.

Akropolis, Atina'nın tam ortasında yükselen, tepesi tabak gibi düz, sarp bir kayalığa verilen addır. Eski Yunan dilinde bu sözcük yukarı kent anlamına gelir. Çok eski çağlarda Akropolis, Eski Yunanlıların oturduğu ve buradan çevre köylere egemen olduğu gerçek bir kaleydi, aynı zamanda bir din merkeziydi. Bir ara Persler tarafından yıkılmış, sonra Perikles'in öncülüğüyle, M.Ö. 450 yıllarına doğru yeniden yapılmıştı. O çağların ünlü heykeltıraşı Pheidias ve başka güçlü sanatçılar bu işte çalıştılar.

AKINCI NEDİR? OSMANLI'daki GÖREVİ VE KONUMU NELERDİR ?


AKINCI

Osmanlı döneminde düşman topraklarına akın düzenleyen gönüllü süvarilere verilen ad.

Fethedilecek yerlerde keşif* yıldırma* tahrip ve klavuzluk amacıyla* hanın izniyle akın düzenlenmesi* göçebe kabileler için başlı başına bir yaşam tarzı olan yağma ve çapul geleneklerinden türeyen çok eski bir töreydi. Türk devletlerinde uç adı verilen sınır bölgelerine yerleştirilen büyük akıncı beylerine uç beyi denilirdi. Büyük Selçuklu ve Anadolu Selçuklu devlelerinin önemli bir politikası* kuruluş aşamasında insan gücü olarak dayandıkları yoğun göçebe kitkleleri uçlara kaydırmak; ırsi reislerini de uç beyi yaparak ikili bir kimlikle devlet bütyesine almaktı. Ertuğrul Gazi ile oğlu Osman Bey de aşiret beyleri iken* aynı zamanda Selçuklu sultanlığının birer uç beyi olmuşlardı.

Rumeli fetihleri başlayınca Türk asıllı gençler akıncı yazıldılar. İlk akıncı beyleri Evrenos ve Köse Mihal’di. Zamanla Osmanlı hanedanı* kuruluş aşamasında yaslandığı Anadolu Türk soyluluğunun önemli ailelerini* uç beyi ve akıncı beyi olarak sınır bölgelerine atamak* böylece başkentten uzak tutmak ve yalnızca iktidara rakip olamayacakları yerlerde* geleneksel özerkliklerini bir ölçüde korumalarına izin vermek gibi* ikinci bir politika benimsedi. Fetihlerin genişlemesi sırasında Mihaloğulları Sofya ve Semendire’de* Turhanoğulları Mora’da* Malkoçoğulları ise Silistre’de kalabalık akıncı ocakları oluşturdular. Akıncılık* babadan oğula geçen bir süreklilik içinde ömür boyu sürdürüldü. Gerektiğinde ocaklara yetenekli gençlerden yeni akıncılar alınırdı. Ayrıca Taviçe (tavacı) denen yerli Hıristiyan akıncılara da görev verilirdi. Akıncılar savaş öncesinde ve savaş boyunca ordunun ilerisinde keşif görevi yaparlar* güvenlik ve ikmal önlemleri alırlar* baskınlar düzenleyerek korku yaratır* düşmanın moral gücünü kırarlardı. Ayrıca köprü* geçit* boğaz gibi önemli noktalarda güvenliği sağlarlardı. Savaşsız yıllarda ise merkezden ferman geldiğinde düşman topraklarına dalar* mal ve para toplar* tutsak alır* girdikleri yerlerin coğrafi ve toplumsal özelliklerini saptayarak İstanbul’a bilgi ulaştırırlardı. Bu* bir çeşit yumuşatma harekâtıydı. Ele geçirdikleri tutsakların beşte birini pençik olarak devlete verirlerdi. Geçimlerini akınlarda ganimet alarak* barış dönemlerinde ise Rumeli çiftliklerindetarımla uğraşarak sağlarlardı.

Akıncılar onlu örgüt düzenindeydiler. On kişiye onbaşı* yüz kişiye subaşı* bin kişiye binbaşı komutanlık ederdi. Bir harekâtın akın sayılabilmesi için binli kadroyla ve akıncı beyinin komutasında yapılması gerekirdi. Yüz akıncının eylemine haramilik denirdi. On akıncı* çete ya da potera adını taşırdı. Çetelerin pençik yükümlülüğü yoktu. Barışta çiftliklerde oturan akıncılar* akıncı beyinin buyruğunu alır almaz onun yanına giderlerdi. Ölen akıncının yerini oğlu* oğlu yoksa akrabası alırdı. Akınların adı akıncı beyinde ve İstanbulda bulunan kütük niteliğindeki defterlere geçirilirdi. Akıncılar genellikle kılıç* mızrak* pala ve buzdoğanla savaşırlar* tehlikeli akınlarda hafif zırh giyerlerdi. Uzun mesafeli akınlarda yedek birkaç at ***ürürler* yol boyunca at değiştirirlerdi. Dönüşlerinde ise bu atlarda ganimet malı taşırlardı. Akınlarda arka arkaya aşamalı saldırı taktiği uygularlar* sert ve ani hareket ederlerdi. İçlerinden en gözü pek olanları dalkılıç* serdengeçti gibi sıfatlarla anılır* bunlar kaleye dalmak* cephane ateşlemek* düşman karargahına girmek gibi en tehlikeli görevleri gönüllü olarak üstlenirlerdi.

Akıncı grupları* Mihallı* Turhanlı* Malkoçlu gibi* ocaklarının kurucusu olan en eski akıncı beyinin adıyla anılırdı. En ünlü akıncı beyi soyu* Osmanlı Devleti’nin kuruluş döneminde önemli görevler üstlenmiş olan Köse Mihal Bey’den gelen Mihaloğulları idi. 16. yüzyıl sonuna doğru sayıları 40 bine ulaşan akıncılar* 1595 Eflak seferi akınlarında ağır kayıplar verdiler. Dönüşte de Tuna Köprüsü’nde Eflak voyvodasının top ateşine yakalanan akıncılardan sağ kurtulan olmadı. Bunun sonucunda akıncılık tarihe karıştı. Akıncıların yerini serhat kulu denen* sınır boylarındaki tımarlı sipahiler aldı. Akın düzenleme görevi ayrıca Kırım hanlarına da verildi.

14 Aralık 2010 Salı

Akdeniz iklimi,karasal iklim,karadeniz iklimi

Akdeniz iklimi
Yaz sıcaklığı güneş ışınlarının düşme açısına, kuraklık ise alçalıcı hava hareketlerine bağlıdır. En sıcak ay ortalaması 28-30 °C , en soğuk ay ortalaması 8- 10 °C dir. Yıllık sıcaklık ortalaması 18 °C dir. Kar yağışı ve don olayı çok ender görülür. En fazla yağış kışın , en az yağış yazın düşer. Kışın görülen yağışlar cephesel kökenlidir. Cephesel yağışlar en fazla bu ikimde görülür. Yıllık yağış miktarı yükseltiye göre değişir. Ortalama 600-1000 mm arasındadır. Yağış rejimi düzensizdir.
Bitki örtüsü maki'dir. Maki yaz kuraklığına dayanabilen; mersin, defne, kocayemiş, zeytin, zakkum, keçiboynuzu gibi kısa bodur ağaççıklardan meydana gelen bir bitki topluluğudur. bitki örtüsüde fazladır(maki)
Karadeniz iklimi (Okyanusal İklim veya Ilıman Deniz İklimi) asıl olarak Kuzey Anadolu Dağları'nın Karadeniz’e bakan yamaçlarında görülür. Doğu Anadolu Bölgesi'nde ise bir tek Ardahan'ın Posof ilçesinde bu iklim görülür. Genel özellikleri şunlardır:
•    Her mevsim yağışlıdır.
•    Doğu Karadeniz Bölümünde maksimum yağış sonbaharda, minimum yağış ilkbaharda düşer. Yıllık yağış miktarı 2000-2500 mm’dir.
•    Batı Karadeniz Bölümünde maksimum yağış sonbaharda, minimum yağış ilkbaharda düşer. Yıllık yağış miktarı 1000-1500 mm’dir.
•    Orta Karadeniz Bölümünde ise maksimum yağış kışın, minimum yağış yazın düşer. Yıllık yağış miktarı 800-1000 mm’dir.
•    Karadeniz ikliminin görüldüğü alanlarda kar yağışlı günlerin ortalaması 18 gündür.
•    Yıllık ortalama sıcaklık 13-15 °C’dir.
•    Ocak ayı ortalama sıcaklığı 6-7 °C’dir.
•    Temmuz ayı ortalama sıcaklığı 21-23 °C’dir.
•    Yıllık sıcaklık farkı 13-15 °C’dir.
•    Doğal bitki örtüsü ormandır. Yüksek alanlarda Alpin çayırlar görülür.
Karasal iklim,iç anadolu dogu anadolu da genellikle bu taraflarda bulunurKışları soğuk ve karlı geçer, yazlar ise özellikle Orta Asya'da ve Anadolu'da sıcak ve kurak geçer, Türkiye'nin büyük bir kısmında özellikle İç Anadolu Bölgesi'de, Güneydoğu Anadolu Bölgesi'nde ve Doğu Anadolu Bölgesi]'nde etkili olur.
Karasal iklimin görüldüğü yerlerde [kış] erken başlar ve ortama olarak 90 gün karın yerde kalma süresi vardır. Yazlar da kış kadar erken başlar ve sıcaktır fakat nem az olduğundan dolayı bu sıcaklık fazla hissedilmez, gece ve gündüz arasındaki sıcaklık ve yıllık sıcaklık farkı çok fazladır.

 İç Anadolu Bölgesi'nin Akarsu ve gölleri
İç Anadolu Bölgesi'nin en önemli akarsuları Kızılırmak, Sakarya Nehri, Porsuk ve Delice çayları¬dır. Bu bölge akarsuları kapalı havzada akan sel rejimli akarsulardır. İlkbahar yağışlarıyla taşar, ya¬zın kuruyacak hale gelir.
İç Anadolu Bölgesi'nin güney kesimleri sularını deniz¬lere gönderemez. Bu nedenle kapalı havzalar geniş bir alan kaplar. Kapalı havzaların geniş olanları, Kon¬ya Ovası, Tuz Gölü ve Akşehir - Eber gölleri çevre¬sinde yer alır. Seyfe Gölü, Sultan Sazlığı (Yaygölü) gibi küçük kapalı havzalar da bulunmaktadır. İç Ana¬dolu Bölgesi'nin büyük bir bölümü sularını Kızılırmak, Sakarya ve Yeşilırmak'ın kolu olan Çekerek suyu sa¬yesinde Karadeniz'e gönderir. Güneydoğusundaki Uzunyayla yöresi, sularını Seyhan'ın kolu olan Zamantı suyu sayesinde Akdeniz'e gönderir. Sel rejimli akarsuların en fazla bulunduğu bölgedir.

Akdeniz iklimi


Akdeniz iklimi

Türkiye'de Görülen İklim Çeşitleri

Yaz sıcaklığı güneş ışınlarının düşme açısına, kuraklık ise alçalıcı hava hareketlerine bağlıdır. En sıcak ay ortalaması 28-30 °C , en soğuk ay ortalaması 8- 10 °C dir. Yıllık sıcaklık ortalaması 18 °C dir. Kar yağışı ve don olayı çok ender görülür. En fazla yağış kışın , en az yağış yazın düşer. Kışın görülen yağışlar cephesel kökenlidir. Cephesel yağışlar en fazla bu ikimde görülür. Yıllık yağış miktarı yükseltiye göre değişir. Ortalama 600-1000 mm arasındadır. Yağış rejimi düzensizdir.
Bitki örtüsü maki'dir. Maki yaz kuraklığına dayanabilen; mersin, defne, kocayemiş, zeytin, zakkum, keçiboynuzu gibi kısa bodur ağaççıklardan meydana gelen bir bitki topluluğudur. bitki örtüsüde fazladır(maki)


Görüldüğü yerler 

Akdeniz’e kıyısı olan ülkeler ( Libya, Mısır ve İsrail hariç, buralarda görülmeme sebebi yer şekillerinin engebesiz olmasıdır.), Avustralya’nın güneybatısı, Güney Afrika Cumhuriyetinde Kap bölgesi, Şili’nin orta kesimleri ve Kuzey Amerika’da Kaliforniya çevresinde etkilidir. Türkiye'de Akdeniz iklimi esas karakterini Akdeniz Bölgesi'nde, Torosların denize bakan yamaçlarında 800-1000 metre yüksekliğe kadar olan alanlarda gösterir. Kıyı boyunca kuzeye gidildikçe karakterinde değişiklikler görülmekle birlikte, kıyılar ve içeriye doğru uzanan grabenler boyunca görülür. Marmara Bölgesi'nde ise Güney Marmara kıyıları ile Trakya'nın Ege kıyılarında görülür.Türkiye'de de görülür
 

AKDENİZ BÖLGESİ YERALTI ZENGİNLİKLERİ

AKDENİZ BÖLGESİ YERALTI ZENGİNLİKLERİ

Krom    : Fethiye- Dalaman  ve  Adana (Aladağlar) çevresinde çıkarılır.
Barit   : Mersin ve Adana çevresinde çıkarılır.
Boksit(alüminyum): Batı Toroslar'da Seydişehir çevresinde çıkarılır.
Kükürt  : Keçiborlu (Isparta) çevresinde çıkarılır.
Demir  : Adana (Feke ve Saimbeyli) çevresinde  çıkarılır.
Asbest  : Doğu Akdeniz'de Hatay çevresinde çıkarılır.
Akdeniz Bölgesinde varlığı bilinen maden yatakları oldukça çeşitli ise de rezervleri fazla değildir. Bölgenin dağlık yapısı nedeniyle ulaşım güçleşmekte, bu da maliyeti yükselterek madenciliği bir ölçüde kısıtlamaktadır. Ülke ölçeğinde önemli sayılabilecek tek maden batı toroslar kesimindeki boksit yataklarıdır. Fethiye yakınlarında krom ve zımpara taşı yatakları vardır. Keçiborlu’da ki kükürt yatakları ülkede işletilen tek kükürt yatağıdır.

Krom : Toros Dağları ve Amanoslar, Fethiye Lİnyit : Kozan ve Karaisalı Demir : Kahramanmaraş

Kükürt : Keçiborlu (Isparta) Boksit : Akseki

Fethiye – Dalaman havzası önemli bir krom çıkarım alanıdır. Ayrıca Adana-Kozan, Hatay, Amanos Dağları’nda krom çıkartılır. Antalya-Akseki ile Konya-Seydişehir arasında Türkiye’nin en büyük boksit yatakları yer alır. Keçiborlu’da kükürt yatakları bulunur. Kahramanmaraş-Faraşa, İskenderun-Payas’ta demir yatakları işletilir.
Madenler : Antalya Bölümü maden bakımından daha zengindir. Bu bölümdeki Fethiye – Dalaman havzası önemli bir krom çıkarım alanıdır. Ayrıca Adana-Kozan, Hatay, Amanos Dağları’nda krom çıkartılır. Antalya-Akseki ile Konya-Seydişehir arasında Türkiye’nin en büyük boksit yatakları yer alır. Keçiborlu’da kükürt yatakları bulunur. Kahramanmaraş-Faraşa, İskenderun-Payas’ta demir yatakları işletilir.

Akdeniz Yemekleri



Akdeniz Yemekleri
Akdeniz özel bir coğrafya… ikliminden, kültürüne müziğine hatta mutfağına kadar doğayla iç içe, hareketli ve sıcak kanlı insanların toprağı… Akdeniz insanın mutfağı da zeytinyağının muhteşem lezzetinin, değişik ot ve baharatların baş döndürücü tadının, taze sebzelerin ve nefis sosların etkisi altında… Gourmand-World Cookbook yarışmasında Türkçe yemek tarifleri ödülü de kazanan, bizim mutfağımızın enfes tatlarının yanı sıra Akdeniz’e kıyısı olan tüm ülke mutfaklarının seçme reçetelerinden derlediğimiz,
Akdeniz yemekleri hamur işlerinden, pilavlara, makarnalara ve yöresel mezelere kadar geniş bir yelpazeye yayılıyor. Günümüz insanının en büyük sıkıntılarından biri olan kollestrerol ve diyet yemeklerini de eklediğimiz Akdeniz Yemekleri, zengin coğrafyanın sıra dışı tatlarını sunuyor.

Kullanım Kolaylığı:
Kullanma kolaylığı düşünülerek tasarlanan 8 ciltlik Akdeniz yemekleri ‘nin kendisine ait bir klasörde toplanarak kütüphanede saklanabilmesi sağlandı.
Islanmaya ve yıpranmaya dayanıklı kağıta basılmış yemek tarifleri, omega ciltli özel kutusunda saklanıyor.

Akdeniz Yemekleri:
Mezeler, Geleneksel Tatlılar, Kolay Hamur İşleri, Pilavlar, Makarnalar, Erişteler, Kahvaltı, Brunch, Piknik Düşük Kolesterol, Diyet Et ve Sebze Yemekleri, Pratik Tarifler

AKDENİZ BÖLGESİ YEMEKLERİ

MAHLUTA
GÜLGAS

BABA HANNUŞ
FISTIKLI KÖFTE
 

Akdeniz Bölgesi Halk Oyunu ve Tarihi Eserleri

Akdeniz Bölgesi Halk Oyunu ve Tarihi Eserleri

HALKOYUNU
MENGİ: Ege bölgesi ve Akdeniz Bölgesinin bazı illerinde bu oyun türüne rastlamak mümkündür.
KAŞIK : Ellerinde ritim aracı olarak tahta kaşıklar bulundururlar.Güney Anadolu’nun Akdeniz’e uzanan kesimleri genellikle kaşıklı oyunlar bölgesi olarak gösterilir.Eskişehir , Afyon, Kütahya, Bilecik, Kırşehir , Konya, Mersin,Antalya, Bolu, Bursa...
AKDENİZ BÖLGESİ YEMEKLERİ

MAHLUTA
GÜLGAS

BABA HANNUŞ
FISTIKLI KÖFTE





TARİHİ ESERLERİ
Antalya'dan 50 km. uzaklıkta bulunan Aspendos antik kenti geçmişte Pamfilya Bölgesi'nin en önemli şehirlerinden biri idi. Kentteki en önemli mimari eser tiyatrodur. Mimar Zenon tarafından M.S. 2. yüzyılda yapılan tiyatro, Anadolu'nun en iyi korunan eski yapılardan biridir. 15.000 kişiyi alabilen Aspendos tiyatrosu, olağanüstü bir akustiğe sahiptir. Her yıl düzenlenen sanat festivali etkinlikleri çerçevesinde tiyatroda klasik konserler, operalar, baleler ve tiyatro eserleri sahnelenir. Aspendos aynı zamanda altın işleme ve mücevher kesim merkezidir.

Side, Türkiye'nin en önemli tarihi kentlerinden biridir. Antalya'nın 80 km. doğusunda küçük bir yarımada üzerinde yer alır. 25.000 kişilik tiyatrosu, bölgedeki tiyatroların en büyüğüdür. Hamam kalıntıları restore edilerek müze haline getirilmiştir. Apollo Mabedi, agora, anıtsal çeşmeler, surlar ve liman kalıntıları kentin en çok ziyaret edilen yerleri arasındadır.

Güzel plajlarıyla Alanya, ülkenin kentleşmiş tek tatil beldesidir. Modern Alanya, batı ve doğu sahilleri boyunca uzanır. Tarihi Alanya ise kentin tam ortasından Akdeniz'e doğru uzanan yarımadanın üzerinde yer alır. Selçuklu Devleti'nin kışlık başkenti olan Alanya'da Selçuklulardan kalma birçok tarihi eser bulunur.

AKDENİZ BÖLGESİ DAĞLARI

AKDENİZ BÖLGESİ DAĞLARI
Yeryüzü şekilleri
Akdeniz bölgesinin dağlık ve oldukça engebeli bir yapısı vardır. Bölgenin yeryüzü şekillerinin ana çizgilerini Toroslar belirler. Antalya Körfezi’nin iki yanında yer alan Batı Toroslar, Kuzeyde Göller Yöresinde birbirine yaklaşıp sıkışır. Teke Yarımadası’nın batısında beliren Batı Toroslar, Taşeli Plato’suna kadar uzanır.
Genellikle kalker ve ofiyolitli kayalarından oluşan bu dağlar kırıklı ve kıvrımlı bir yapı gösterir. Batı Torosların en yüksek noktası Beydağlarındaki 3096 m’lik Kızlar Sivrisi Tepesidir. Göller Yöresi’nin kalker oluşumu, sarp dağlarının ortalama yüksekliği 2000-2005 m arasındadır. Yüksek kütleler arasında Avlan, Gördes, Söğüt gibi karstik kökenli çanak biçimli çukur alanlar vardır.
Bu kesim aynı zamanda düden, obruk, mağara, yer altı dereleri, suyutan ve voklüz kaynakları gibi karstik şekiller bakımından da zengindir.
Türkiye’nin, Beyşehir ve Eğridir gibi büyük tatlı su gölleri buradadır. Batı Toroslar, dik eğimli yamaçlarından inen bol sulu akarsular tarafından parçalanmış ve genellikle boylamasına uzanan derin vadiler ortaya çıkmıştır.
Orta Toroslar, güney batıdaki Taşeli platosu ile kuzey doğudaki Uzun Yayla arasında uzanır. Bu kesimdeki başlıca yüksek kütleler batıdan doğuya doğru Bolkar Dağları, Aydos Dağları, Aladağlar, Tahtalı Dağlar ve Binboğa Dağlarıdır.
Orta Torosların en yüksek noktası Aladağlar’da 3756 m’ye yetişen Demirkazık Tepesidir. Orta Toroslar Uzun Yayla’da 1500m yüksekliğindeki bir platoya dönüşür. Orta Toroslar kuzey-güney doğrultusunda akan bol sulu akarsular tarafından parçalanmıştır. Göksu, 130 km uzunluğundaki Limonlu Çayı, Tarsus çayı bunların başlıcalarıdır. Bu akarsular kalker oluşumlu dağlar arasında, derinliği 1000m’yi bulan vadiler açar ve yörenin yüzey şekillerinin sert bir görünüm almasına neden olur.
Amanos Dağları (Nur Dağları), Toroslar dağ sisteminin en güneyindeki bölümünü oluşturur ve İskenderun Körfezinin doğusunda dik bir duvar gibi yükselir.
Lübnan topraklarından doğarak kuzeye doğru akan ve Antakya yakınlarında dik bir açıyla batıya dönen Asi Irmağı, Amik Ovasının Güneybatı ucunda, geniş tabanlı bir vadiden geçer ve Samandağı yakınlarında Akdeniz'e dökülür.
Çukurova, doğuda Amanos Dağları, batıda ise Orta Toroslarla sınırlanır. Bu geniş düzlük batıda Seyhan doğuda Ceyhan ırmaklarının taşıdığı alüvyonlarla oluşmuş büyük bir delta ovasıdır. Çukurova’nın kuzey kesimleri bu iki ırmağın kolları ile yeryer parçalanmış bir plato görünümündedir; buna karşılık güneyde tekdüze bir hal alır. Bölgedeki en önemli akarsular doğudan batıya doğru sırasıyla Asi, Ceyhan ve Seyhan ırmakları ile Göksu, Köprü Suyu, Aksu, Eşem ve Dalaman çaylarıdır.

AKDENİZ BÖLGESİ ve EGE BÖLGESİ


AKDENİZ BÖLGESİ ve EGE BÖLGESİ

TARIM VE HAYVANCILIK:
Buğday: Bölgenin dağların kuzey yamaçlarındaki karasal iklimin görüldüğü alanlarda görülür.
Pirinç: Amik Ovasında ve Maraş çevresinde görülür.
Pamuk: Çukurova ve kıyı ovalarında. Türkiye'de 2. Sırada görülür.
Tütün: Burdur ve Göller Yöresinde yetiştirilir.
Turunçgiller: Akdeniz İkliminin görüldüğü kıyı kesiminde görülür.
Muz: Mersin ve Anamur çevresinde yetiştirilir. Türkiye'de 1 sıradadır.
Zeytin: Kıyı kesiminde yetiştirilir.
Göller Yöresinde: Ananas, Haşhaş, Gül ve Şekerpancarı yetiştirilir.
Seracılık: Akdeniz Bölgesi ilk sırada yer alır.
Sebzecilik: Mersin ve Antalya çevresinde turfanda sebze yetiştirilir.
Bölgenin hayvancılığı fazla gelişmemiştir. Genelde yaylacılık faaliyetiyle birlikte yapılır. Sığır, Koyun ve Kıl Keçisi yetiştirilir.

EGE BÖLGESİ

Tarım ve Hayvancılık

Bölgenin yurt ekonomisine katkısı daha çok tarım alanındadır. Bölümler arasında iklim ve yeryüzü şekillerinin farklı olmasına bağlı olarak yetiştirilen ürünler arasında da farklılık ve çeşit vardır.
  • Tütün: Kıyı ovalarında yetiştirilir. Ülke üretiminin %65’ini yetiştirir. Birinci sıradadır.
  • Pamuk: Asıl Ege Bölümündeki alüvyal ovalarda ve özellikle güneye yakın bölgelerde yetiştirilir. Ülke üretiminin %40'ını sağlar. ikinci sıradadır.
  • Zeytin: Kıyı kesiminde, özellikle Edremit Körfezi çevresinde yetiştirilir. Birinci sıradadır.
  • İncir: En çok Büyük Menderes vadisinde yetiştirilir. Birinci sıradadır.
  • Turunçgiller: En çok Akdeniz ikliminin görüldüğü kıyı bölümünde yetiştirilir.
  • Üzüm: En çok Gediz Vadisi'nde yetiştirilir. Ülke üretiminin %35’ini sağlarken birinci sırada yer alır. Alaşehir, Sarıgöl ve Turgutlu üzümü meşhurudur.
  • Haşhaş: İç Batı Anadolu'da Afyon, Uşak ve Kütahya çevresinde kontrollü olarak yetiştirilir.
  • Şekerpancarı: İç Batı Anadolu Bölümü'nde yetiştirilir.
  • Tahıllar: İç Batı Anadolu Bölümü'nde yetiştirilmez

Yeraltı Kaynakları

  • Krom: Muğla, Denizli, Kütahya.
  • Demir: Balıkesir ve Kütahya. Birinci sıradadır.
  • Linyit: Kütahya, Manisa, Muğla ve Denizli. Birinci sıradadır.
  • Civa: Uşak ve İzmir. Birinci sıradadır.
  • Bor: Kütahya ve Eskişehir.
  • Manganez: Uşak, Afyon ve Denizli.
  • Mermer: Afyon ve Denizli.
  • Titanyum: İzmir ve Manisa. Birinci sıradadır.
  • Zımpara Taşı: Muğla, Aydın ve İzmir.
  • Uranyum: Manisa, Aydın ve Uşak.
  • Tuz: İzmir-Çamaltı. Birinci sıradadır.
  • Altın: Bergama ve Uşak 'da çıkmaktadır.

Sanayi

Sanayi bakımından Marmara Bölgesi'nden sonra ikinci sırada gelir. Bölümler arasında gelişmişlik ve sanayi oranı bakımından büyük farklılık vardır. Asıl Ege Bölümü sanayi bakımından daha gelişmiştir. Zaten bölgenin en büyük ve gelişmiş kenti İzmir’de bu bölümde yer alır. İzmir sanayisi, fuarı, ve ihracat limanı ile önemli bir kentimizdir. İzmir’de Aliağa Petrol Rafinerisi de bulunmaktadır.İzmir'de otomotiv,madeni eşya,kimya,seramik,dokuma,çimento,sigara ve zeytinyağı,Edremit ve Ayvalık'ta zeytinyağı,Aydın,Denizli ve Manisa'da dokuma,Uşak'ta şeker,dokuma ve deri,Afyon'da şeker,çimento,kağıt ve mermer,Uşak,Gördes,Kula,Demirci ve Simav'da halıcılık sektörleri vardır.
Bölge ekonomisine ayrıca hidroelektrik,termik santraller ve jeotermal enerji santralleri de katkı sağlar.
Yatağan-Muğla, Tunçbilek-Kütahya, Soma-Manisa'da termik santraller vardır. Türkiye'nin tek jeotermal santrali Sarayköy, Denizli'de bulunmaktadır. Bölgedeki hidroelektrik santralleri arasında Demirköprü (Demirci, Körübaşı, Salihli-Manisa), Adıgüzel (Güney-Denizli) ve Kemer (Bozdoğan-Aydın) sayılabilir. İzmir, Türkiye'nin en büyük ihracat limanıdır.

Akdeniz Bölgesi

 Akdeniz Bölgesi
Akdeniz Bölgesi, Türkiye’nin yedi coğrafi bölgesinden biridir. Anadolu’nun güneyinde Akdeniz kıyısı boyunca uzanır. Genişliği 120-180 km arasında değişir. Batı ve kuzey batısında Ege Bölgesi, kuzeyinde İç Anadolu Bölgesi, doğusunda Güneydoğu Anadolu Bölgesi, güneyinde ise Akdeniz bulunur. Güneydoğudan Suriye ile komşudur.
İlleri
Türkiye’nin başka bölgelerinde olduğu gibi Akdeniz Bölgesi’nde de bölge sınırları ile yönetim birimleri olan illerin sınırları tümüyle çakışmaz. Akdeniz Bölgesi sınırları içerisindeki iller şunlardır:
•    Adana
•    Antalya
•    Burdur
•    Hatay
•    Isparta
•    Mersin
•    Kilis
•    Kahramanmaraş (Afşin ve Elbistan ilçeleri hariç)
•    Konya’nın Halkapınar, Yalıhüyük, Seydişehir, Derebucak, Başyayla, Sarıveliler ve Ermenek ilçeleri
•    Karaman'ın merkez ilçe ve Ayrancı ilçelerinin bazı bölümleri
•    Afyon Karahisar’ın Başmakçı, Dinar ve Dazkırı ilçeleri
•    Muğla'nın Ortaca ilçesi
•    Denizli'nin Acıpayam,Çameli,Bozkurt,Beyağaç ilçeleri
hiçbişey yok bee bumu ansiklopedi
Konumu ve sınırları
Adını güneyindeki denizden alan Akdeniz Bölgesi, kuzey batıda Ege Bölgesi, kuzeyde İç Anadolu Bölgesi, kuzeydoğuda Doğu Anadolu Bölgesi ve doğuda Güneydoğu Anadolu Bölgesi ile komşudur.
Kıyı uzunluğu doğuda Suriye sınırından batıda Dalaman Çayına kadar 1542 Km’dir. Bölgenin batı sınırı daha batıdaki Karaağaç Koyuna kadar uzanır.
Akdeniz Bölgesi'nin yüzölçümü 110.000 kilometrekare dolayındadır; Türkiye toplam alanının yaklaşık %14’ünü kaplar. Yüzölçümü bakımından Türkiye'nin dördüncü büyük bölgesidir.
Yeryüzü şekilleri
Akdeniz bölgesinin dağlık ve oldukça engebeli bir yapısı vardır. Bölgenin yeryüzü şekillerinin ana çizgilerini Toroslar belirler. Antalya Körfezi’nin iki yanında yer alan Batı Toroslar, Kuzeyde Göller Yöresinde birbirine yaklaşıp sıkışır. Teke Yarımadası’nın batısında beliren Batı Toroslar, Taşeli Plato’suna kadar uzanır.
Genellikle kalker ve ofiyolitli kayalarından oluşan bu dağlar kırıklı ve kıvrımlı bir yapı gösterir. Batı Torosların en yüksek noktası Beydağlarındaki 3096 m’lik Kızlar Sivrisi Tepesidir. Göller Yöresi’nin kalker oluşumu, sarp dağlarının ortalama yüksekliği 2000-2005 m arasındadır. Yüksek kütleler arasında Avlan, Gördes, Söğüt gibi karstik kökenli çanak biçimli çukur alanlar vardır.
Bu kesim aynı zamanda düden, obruk, mağara, yer altı dereleri, suyutan ve voklüz kaynakları gibi karstik şekiller bakımından da zengindir.
Türkiye’nin, Beyşehir ve Eğridir gibi büyük tatlı su gölleri buradadır. Batı Toroslar, dik eğimli yamaçlarından inen bol sulu akarsular tarafından parçalanmış ve genellikle boylamasına uzanan derin vadiler ortaya çıkmıştır.
Orta Toroslar, güney batıdaki Taşeli platosu ile kuzey doğudaki Uzun Yayla arasında uzanır. Bu kesimdeki başlıca yüksek kütleler batıdan doğuya doğru Bolkar Dağları, Aydos Dağları, Aladağlar, Tahtalı Dağlar ve Binboğa Dağlarıdır.
Orta Torosların en yüksek noktası Aladağlar’da 3756 m’ye yetişen Demirkazık Tepesidir. Orta Toroslar Uzun Yayla’da 1500m yüksekliğindeki bir platoya dönüşür. Orta Toroslar kuzey-güney doğrultusunda akan bol sulu akarsular tarafından parçalanmıştır. Göksu, 130 km uzunluğundaki Limonlu Çayı, Tarsus çayı bunların başlıcalarıdır. Bu akarsular kalker oluşumlu dağlar arasında, derinliği 1000m’yi bulan vadiler açar ve yörenin yüzey şekillerinin sert bir görünüm almasına neden olur.
Amanos Dağları (Nur Dağları), Toroslar dağ sisteminin en güneyindeki bölümünü oluşturur ve İskenderun Körfezinin doğusunda dik bir duvar gibi yükselir.
Lübnan topraklarından doğarak kuzeye doğru akan ve Antakya yakınlarında dik bir açıyla batıya dönen Asi Irmağı, Amik Ovasının Güneybatı ucunda, geniş tabanlı bir vadiden geçer ve Samandağı yakınlarında Akdeniz'e dökülür.
Çukurova, doğuda Amanos Dağları, batıda ise Orta Toroslarla sınırlanır. Bu geniş düzlük batıda Seyhan doğuda Ceyhan ırmaklarının taşıdığı alüvyonlarla oluşmuş büyük bir delta ovasıdır. Çukurova’nın kuzey kesimleri bu iki ırmağın kolları ile yeryer parçalanmış bir plato görünümündedir; buna karşılık güneyde tekdüze bir hal alır. Bölgedeki en önemli akarsular doğudan batıya doğru sırasıyla Asi, Ceyhan ve Seyhan ırmakları ile Göksu, Köprü Suyu, Aksu, Eşem ve Dalaman çaylarıdır.
İklim
Bölgede genelde yazları sıcak ve kurak, kışları ılık ve yağışlı geçer.Akdeniz bölgesinde kışın hava ılıktır fakat çoğu zaman değişiklikler ola biliyor.Bölgede hava kışken yaza 1-4 gün arayla yaza döne biliyor.Bölgedeki en ılıman yer ise Mersin ve ilçeleridir. Yazında aynı şekilde kışa 1-4 gün arayla kışa geçiş oluyor.
Bitki örtüsü
Dağların denize bakan yamaçlarında ve arkalarında çukur alanlar ise karasal etkilerin arttığı bir iklim tipine rastlanır. Gene de Akdeniz’in etkisi nedeniyle bu kesimlerdeki iklim, İç Anadolu’daki kadar şiddetli karasal özellikler taşımaz. En sıcak ay ortalaması kıyılarda 27-28°, iç kısımlar 23-25° dir; en soğuk ay ortalaması ise kıyıda 10° dolayında iken iç kısımlarda 1,5-2° kadar iner. Benzer biçimde, yıllık ortalama sıcaklık kıyılarda 18-20°, iç kısımlarda ise 12-14° kadardır.Yine Türkiyenin ortalama sıcaklıgı en yüksek noktası da buradadır Mersin kent merkezinin ortama sıcakklıgı yıllık 22°c dir .Bu sayede turizm gelişmiştir.Turizm bölgenin önemli geçim kaynaklarındandır.Aynı zamanda iklim şartları nedeniyli bitki örtüsü makidir
Nüfus ve yerleşme
1990 nüfus sayımı sonuçlarına göre Akdeniz bölgesinde 9 milyonu aşkın insan yaşamaktadır.
Nüfus yoğunluğu km²’de 74 kişidir; bu da km²’de 73 olan Türkiye ortalamasına çok yakındır. Bölge nüfusunun %54’e yakın kısmı il ve ilçe merkezlerinde, %46'sı ise bucak merkezi ve köylerde yer alır. Akdeniz bölgesi kıyı bölgelerimize göre daha az nüfusludur. Nüfus yoğunluğunun en az olduğu yerler Teke ve Taşeli Platosu ile dağlık alanlardır. Başlıca kentler ise Mersin, Adana, Antalya, Hatay, ve Ülkenin en büyük ilçesi olan Tarsus tur Mersin il nüfusu Adanayıda geçerek 2.275.000 ne yaklaşmıştır.

Akdamar Kilisesi


Akdamar Kilisesi

    Gevaş ilçesinin sınırları dahindeki Aktamar Adası'nda yer almaktadır. Adanın güney doğusuna kurulmuş olan kilise, Kutsal Haç adına Vaspurakarı Kralı I. Gagik tarafından Keşiş Manuel'e yaptırılmıştır. Kilisenin kuzeydoğusundaki şapel 1296-1336 tarihlerinde; batısındaki jamaton 1793 tarihinde; güneyindeki çan kulesi 18. yüzyıl sonlarında ilave edilmiştir. Kuzeyindeki şapelin ise tarihi bilinmemektedir. İlk yapıldığında saray kilisesi olan yapı, sonradan manastır kilisesine dönüştürülmüştür. Kilise, mimarisi yanında dış cephelerindeki figürlü taş plastiği ile dikkat çekmektedir. Plan bakımından merkezi kubbeli, dört yapraklı yonca biçimli haç plana sahiptir. Orta mekan yüksek kasnaklı, içten kubbe, dıştan piramidal külahla örtülüdür. Kubbenin yüksek tutulması kilisedeki dikey etkiyi açıkça ortaya koymaktadır.

    Kiliseye batı ve güneyden birer kapı vasıtayla girilmektedir. Kilisenin çevresi daha sonraki nemlerde ilave edilen yapılarla kuşatılmıştır.Kilisenin figürlü repertuarı oldukça zengin Bunun yanında İncil ve Tevrat'tan alınmış sahneler bulunmaktadır. Yunus peygamberin den atılması, Hz. Meryem ve kucağında İsa, Adem Havva'nın Cennet'ten kovulması, Hz. Davut ile K Goliat'ın mücadelesi, Samson Filistinli ikilisi, ate; üç İbrani genci, Aslan ininde Daniel sahneleri bunların başlıcalarıdır. Batı cephede Kral Gagik'i kilise m ketini sunarken gösteren bir sahne yer almaktad Dört yöndeki alınlıklarda İncil yazarları boydan tasvir edilmiştir. Bunlardan başka cephenin alt ve ü kesimlerinde, asma sarmaşığından oluşan kuşakla dolanmaktadır. Bu kuşakların içlerinde çeşitli dünyc vî sahneler işlenmiştir. Av sahneleri, çeşitli hayvarlar, güreşçiler ve sarayla ilgili bir çok sahneye yer verilmiştir. Ayrıca doğu cephenin tam ortasında asm sarmaşığı bördürünün içerisinde Abbasi Halife Muktedir başı haleli, bağdaş kurmuş vaziyette bi elinde kadeh, diğer elinde üzüm tutar vaziyette, tasvir edilmiştir.Dini ve dünyevî sahnelerden başka, hayvar Figürleri yönünden de bir çeşitlilik göze çarpmaktadır Aralarda serbest biçimde, asma sarmaşıkları içerisinde ve çatıların alt kesimlerinde bu zengin hayvan figürlerini görmek mümkündür.

    Manastır topluluğunun tarihi IX. yüzyıla kadar inmektedir. Daha sonra 1462'de yenilenen kilise, 1703'teki depremde zarar görmesi üzerine 1712-1720 tarihleri arasında tekrar onarım geçirmiştir.Kilise doğu batı doğrultusu dikdörtgen bir alana oturmaktadır. Ortadaki merkezi kubbe, batıdan iki serbest ayak ve doğudan apsis duvarına dayanan dört yöndeki kemerlerle taşınmaktadır. Doğudaki apsis beş köşeli olup iki yanında hücreler bulunmaktadır. Batı taraftaki haç kolunu ten kubbe ise, kaburgalı olarak düzenlemiştir. Merkezi kubbe dışa yüksek kasnak, piramidal bir külah şeklinde yansımıştır. Batı ve kuzey cepheden iki vasıtasıyla giriş sağlanmaktadır. Bunlardan ortadaki portakal şeklinde bir düzenleme göstermektedir. Kesme taş malzeme kilisenin tamamında kullanılmıştır.Batı tarafına eklenen jamaton ise, karelanlı ve dokuz bölümlü olarak düzenlenmiştir. Bölümlerin üzeri aynalı çapraz tonozlarla örtülmüştür. Batı cephesindeki dışa taşıntılı girişin üzeri çan kulesi olarak tertip edilmiştir. Alttaki kapı mukarnas kavsaralarıdır.

Akdamar Adası


Akdamar Adası Van Gölü'nün en büyük adasıdır ve üzerinde bir kilise bulunur.
915-922 yılları arasında Kral I. Gagik tarafından, o zamanlar adada bulunan saray için yaptırılan Akdamar Kilisesi'nin mimarı olarak Keşiş Manuel gösteriliyor; ama kralın da bizzat plânlara karıştığı söyleniyor. Kilise, pek çok yönüyle dikkate değer yapıların başında geliyor. Örneğin, yapımında kullanılan andezit taşları, mevsimlere ve günün saatine göre sarı, kırmızı veya gri renklerde bir görünüm sunuyor. Haç plânlı kilisenin bir diğer özelliği de, dış cephenin çok zengin bitki ve hayvan motifleriyle İncil ve Tevrat'tan alınma sahneleri betimlemesi.

Adının anlamı

Akdamar adının nereden geldiğine dair birçok varsayım vardır. Bunlardan birine göre, zamanında bu adada yaşayan başkeşişin güzelliği dillere destan çok güzel Tamara adında bir kızı varmış. Adanın çevresindeki köylerde çobanlık yapan müslüman bir genç bu kıza aşık olur. Bu genç Tamara'yla buluşmak için her gece adaya yüzermiş. Tamara ise ona gece karanlığında yerini belli etmek için onu bir mumla beklermiş. Bundan haberdar olan kızın babası, fırtınalı bir gecede elinde mumla adanın kıyısına iner ve sürekli yer değiştirerek gencin gücünü yitirmesine neden olur. Yüzmekten gücünü yitirip, yorulan genç çoban gölün içinde boğulur ve boğulmadan önce son nefesiyle "Ah Tamara" diye bağırır. Bunu duyan kız da kendini gölün sularına bırakarak boğulur. Ah Tamara isminin dönüşerek zamanla Ahtamar ve Akdamar biçimini aldığı varsayılır.

Akarsularımız - Türkiyedeki Akarsular

BAŞLICA AKARSULARIMIZ
1 Karadeniz’e dökülenler
Çoruh: Üç ana koldan doğar. Çoruh, Oltu, Tortum çayları. Bunlar Yusufeli’nde birleşerek Gürcistan’dan denize dökülür. Vadi derin ve akış hızı fazla  olduğu için Rafting sporları yapılır.
Harşit: Trabzon ve Gümüşhane dağlarından doğar.
Yeşilırmak: üç ana koldan doğar. Kelkit; Erzincan dağlarından doğar. Erbaa,Niksar ovasına gelir, Burada Sivas’tan diğer Yeşilırmak ile birleşir. Çarşamba’dan Denize dökülür.
Kızılırmak: İç ve Doğu Anadolu’dan kaynağını alır. En uzun kolu Sivas’tan doğar. İç Anadolu’da iç bükey bir yay çizer. Devrez Çayı ve Gökırmak ile birleşir. Daha sonra Bafra’dan denize dökülür.
Bartın çayı: Küre dağlarından doğar. Taşımacılık yapılır.
Yenice: Üç ana koldan oluşur. Aras suyu ve Ulusu ile Bolu’dan geçer Büyüksu ile birleşir. Devrek’ten denize dökülür.
Sakarya: Porsck Çayı ile Kısmir Çayı birleşerek Sakarya’yı oluşturur. Daha sonra Pamuk ovada Göksu ile birleşir ve Adapazarı’na ulaşır.
Marmara Denize Dökülenler  :
Susurluk: İç Batı Anadolu’da Şaphane Dağlarında doğar. Nilüfer çayıyla birleşerek Marmara’ya dökülür.
                Ayrıca : Gönen ve Karabaş çayları vardır.
Ege Denizine Dökülenler:
Meriç: Türkiye-Yunanistan sınırını oluşturur. Bulgaristan’da Rodop dağlarından doğar.Ege denizine dökülür.
Bakırçay: aynı adı taşıyan graben boyunca akar.
Gediz: Kütahya’daki  Murat dağından doğar. İzmir körfezinin kuzeybatısından dökülür. Alaşehir ve Kumçayı ile birleşir.
K.Menderes: Bozdağlardan doğar. Kuşadası körfezinden denize dökülür.
B.Menderes: Kaynağını İçbatı Anadolu dağlarından alır .
Akdenize dökülenler:
Aksu: Eğridir Gölü ve Davras dağlarından kaynağını alır, Antalya’dan denize dökülür.
Manavgat: Karstik kaynaklarla beslenir. Kanyon vadileri içerisinde akar. Manavgat’tan denize  dökülür.
Göksu: Taşeli platosundan iki kol halinde doğar. Kanyon vadilerden akar. Ermenek çayı ile birleşerek Akdeniz’e dökülür.
Seyhan: Aladağ ve Bolkar dağlarından doğar. Çakıtçayı ve Tahtalı dağlarından doğan Göksu ile birleşir.
Ceyhan: Elbistan havzasını çevreleyen dağlardan kaynağını alan Ceyhan, Maraş’taki Aksu çayı ile birleşir. Çukurova’ya ulaşır ve İskenderun körfezinden denize dökülür.



Basra körfezine dökülenler:
                    
                         FIRAT:
 Erzurum dağlarından doğar, Karasu ile Karasu ve Aras Dağlarından doğan Murat kollarından oluşur.bu iki kol Keban barajına dökülür ve Barajdan çıktıktan sonra Fırat adını alır. Daha sonra Suriye ve Irak’tan geçerek Dicle ile birleşir. Şat-ül Arap adı altında dökülür.
                         DİCLE:
 Bitlis Dağlarının güney yamaçlarından doğar. Türkiye-Suriye sınırını oluşturur ve Irak topraklarına girer. Fırat’la birleşir ve Basra Körfezine dökülür. En önemli kolu Yüksekova’dan kaynağını alan Zapsuyu’dur.
Hazar Denizine Dökülenler:
                             
                 KURA:
Yalnızçam ve Allahûekber dağlarından doğar. Ardahan’ı geçtikten sonra Gürcistan’a girer, Aras ile birleşerek Hazar’a dökülür.
                      ARAS:
 Palandöken ve Kargapazarı dağlarından doğar. Iğdır ovasında, Çıldır Gölünden kaynağını alan Arpaçay ile birleşir ve ülkemizi terk ederek Kura ile birleşir.

AKARSU HAVZALARIMIZ
a) İç Anadolu Kapalı Havzaları:
1-Afyon, Akarcay havzası: Güneyde sultan dağları, Kuzeyde Emir dağları, kütlesi arasında çökme sonucu oluşmuş içinde Karamuk, Akşehir ve Eber göllerinin bulunduğu havzadır. Eber gölünün suları Akşehir’e dökülür. Akşehir’in suyu tuzlu, Eber’in suyu tatlıdır. Karamuk gölünün suları, bir düden vasıtasıyla Eğirdir gölüne dökülür.
2-Konya kapalı Havzası: Güneyde Toros dağları, kuzeyde Obruk platosu ile çevrilidir. Bu havzada Beyşehir gölünden gelen Çarşamba suyu dökülür. Bu havzaya dökülen akarsular, tuzlu bataklıkları besler.
3-Tuzgölü havzası: Tuzgölü çevresi, çökme sunucu oluşmuştur. Havzanın çevresindeki yüksek sahalardan gelen kısa boylu akarsular. Tuz gölüne dökülür.

b) Göller Yöresi Kapalı Havzaları:
1-Burdur gölü havzası: Çevreden gelen bir çok geçici akarsu ile, Tefenni ovasından gelen Eren çayı dökülür.
2-Acıgöl Havzası:Doğudaki Söğüt dağlarından kaynağını alan geçici akarsular dökülür.
Not: Göller yöresinde ayrıca Salda, Yarışlı, Burak ve Kestel gölleri kapalı havza özelliği taşır.
c) Van kapalı havzası:
Van gölünün güneyinde Bitlis, kuzeyinde ise volkanik dağlar uzanır. Van gölü, Nemrut dağından çıkan lavlar sonucu oluşmuştur. Van gölünün suyu sodalıdır.
AKARSULARIMIZIN REJİMLERİ:
Akarsu rejimi: Akarsuyun debisinin yıl içersinde gösterdiği alçalma yükselme halindeki seviye değişikliğidir.
Akarsuyun debisi: Akarsuyun her hangi bir yerindeki enine kesitinden 1sn’yede gecen su miktarına debi denir.
                Debiye etki eden faktörler:
1) İklim (yağış sıcaklığı)
2) Bitki örtüsü
3) Havzadaki büyük kaynaklar ve yer altı suları
4) Yatağın geçirimliliği
5) Dağlardaki kar kalınlığı
6) Göller
7) İnsan
                 Rejime etki eden faktörler
1) Yağış rejimi
2) Yağış biçimi
3) Akarsu kaynağı
4) Sıcaklık ve buharlaşma
5) Havzanın genişliği
6) Arazinin şekli ve eğimi
AKARSU REJİM TİPLERİ
a) Yağmur Suları İle Beslenen Akarsular: Akdeniz ikliminin görüldüğü yerlerde, akarsularda yazın seviye düşmesi, kışında seviye yükselmesi görülür. Karstik kaynaklarla beslenen akarsularda, seviye düşmesi fazla olmaz. Akdeniz akarsu rejimi, barajın olmadığı akarsu veya kolunda görülür. Örnek: Baraj olan
Seyhan-Ceyhan-Gediz-Manavgat gibi akarsular doğal özelliğini kaybetmiştir.
b) Kar ve Buz Suları İle Beslenenler: Bu rejim, yağışın büyük bölümünün kar şeklinde düştüğü yüksek dağlardan kaynağını alan akarsularda görülür. Örnek: D. Karadeniz ve D. Anadolu akarsuları. Bu tip akarsularda, akım seviyesi Mart- Ağustos arasında yükselir, kışın düşer.
c) Kaynak sularıyla beslenenler: Örnek: Manavgat ve Köprücay’dır.
d) Gölden çıkan akarsular:
                 1-Beyşehir gölünden çıkan ve Konya arazisini sulayan Çarşamba suyu
                 2-Eğirdir gölünden çıkan Kovada çayı.
                 3-Manyas gölüne ulaşıp, tekrar gölden çıkan Koçaçay
                 4-Ulubat gölünü ulaşıp tekrar gölden çıkan Kemalpaşa- Orhaneli
                 5-Erzurum ovasının doğu ve güneyindeki bataklık ve göllerden çıkan Karasu
                 6-Çıldır gölünden çıkan Arpaçay
e) Karma rejimli akarsular: Ülkemizdeki büyük akarsulardan Kızılırmak, Yeşilırmak, Sakarya, Fırat ve Dicle önemli karma rejimli akarsulardandır.bu tür akarsular, farklı iklim bölgelerinden beslenir.

Türkiye'de Ekonomik ve Sosyal Yaşam

Türkiye'de Ekonomik ve Sosyal Yaşam

Cuma, 10 Şubat 2006
Ekonomi: Bir toplumun geçimini ve yaşamını sürdürmesi için yapılan işlerin tamamıdır. Ekonomik faaliyetler arasın-da tarım, hayvancılık, madencilik, sanayi, ticaret, turizm sayılabilir. 1. Tarım Türkiye, çeşitli iklimlere ve yer şekillerine sahip olduğu için çok çeşitli ürünler yetiştirebilen önemli bir tarım ülkesidir. Yurdumuz yetiştirdiği ürünler nedeniyle, dünyanın kendi kendini besleyebilen sayılı ülkeler arasında yer alır. Ülke-mizde, nüfusun yarısı kırsal kesimde yaşar ve aktif nüfusumuzun da yarısı geçimini tarımdan sağlar. Tarımın ülkemiz ekonomisindeki bir diğer önemi ise çeşitli sanayi kollarının ham maddesini oluşturması ve ihraç e-dilmeleridir. ihraç ettiğimiz tarım ürünleri arasında fındık, zeytin, üzüm, incir, turunçgiller, tütün, pamuk sayılabilir.